Arşiv

Posts Tagged ‘ansiktet’

Ansiktet

Johan Spegel – Alacakaranlık çöküyor ve bu yaşamın son günü. Hep bir bıçağın özlemini çektim içimi ortaya dökebilecek keskinlikte. Beynimi ve kalbimi azat edecek, beni benden özgür kılacak. Dilimi ve cinselliğimi kesip atacak, beni tüm pisliklerden arındıracak keskin bir bıçak. O zaman ruh denen şey şu anlamsız kadavradan ayrılıp yükselebilecek.

Filmin başında geçiyor bu replik. Biraz irdelendiği zaman dini arkaplanı olduğu fark edilebilir. Mesela Kim bana iki dudağı arasındakini ve iki bacağı arasındakini garanti ederse, ben de ona cennete gireceğine kefil olurum. (Buhari 7/184) hadisi gelebiliyor insanın aklına. Kendi dilini ve cinselliğini kötülüğün kaynağı olarak görmek gayet manidar.

Bir de ben filmde le comte of monte cristo nun rahip faria sına benzettim bu adamı. İlk arabaya aldıklarında kadına okuduğu kitabı soruyor. Aldığı cevap “Aldatma üzerine bir roman”. Bence bu kitap le comte of monte cristo. Bergman buradan birleştirmiş iki öyküyü.

Tubal – Gerçek beni şeytani bir şekilde çekiyor.

Spegel – Güzel bir tutku.

Tubal – Eğer birinin kıçı arkasında kafası da boynunun üzerinde dersem o zaman bu kesin bir gerçektir ve ben böyle gerçekleri severim.

Spegel – Arkadaki kıç ve boynun üzerindeki kafa mı? Bu şüpheli bir gerçek.

Tubal – Anlayamadım.

Spegel – Görünüşe göre sende tam tersi olmuş.

Tubal – Komik şey, ölecek olman ne üzücü.

Spegel – Sen de öleceksin, ama inanmıyorsun.

Tubal – Geleceğe ait bir soru bu ve gelecek geçmiş gibi enteresan değil. Ben topraktaki bir zambağım, göremiyor musun?

Varoluşa ve Tanrının gerçekliğine atıf yapılan garip bir diyalog. Tubal gerçeği dokundukları ve yaşadıklarıyla ilişkilendiren hedonist bir adam. Filmin devamında bunu görüyoruz zaten. Spegel ise üstte yaptığım alıntıda da görüldüğü üzere ahlakı kendi eksikliği ve kendine söz geçirememezliğinde gören gerçeğin kişiye göre değiştiğini ve dolayısıyla determinizmi savunan birisi.

Filmin ana karakteri Vogner ise bu iki insan tipinin arasında gidip geliyor. Konuşmasa da davranışlarından yaşadığı çelişkileri görebiliyoruz.

Bir de en son Edward Norton’un oynadığı The İllusionist, bu filmin kötü bir kopyası olmaktan öte geçemiyormuş meğer.

Kategoriler:Genel Etiketler:, , , ,